15 Aralık 2008 Pazartesi

buse

Ne yaparsak yapalım..okuyalım,iş bulalım,aşık olalım...her zaman kontrol edemediğimiz bir bölüm oluyor..hayatınız boyunca ne kadar güçlü olursanız olun,paranız pulunuz olsun,efendim çelik gibi sinirleriniz olsun hiç farketmez...bir an geliyor,aciz kalıyorsunuz...yaradanın müthiş bir ego tatmini mi bilmiyorum ama ben bu acizliği 12 yaşımda yaşadığımda hayata karşı bir densizliğim daha olmadığından,hiç anlam verememiştim...zira tokat genelde yaramazlık yaptığımda gelirdi,hayatın sillesini hak etmemiştim bence..

ölüm ihtimali hep var hayatta...dünyada böyle berbat şeyler hep oluyor ..98 de annemin başına gelen şeye doktorlar "anevrizma" dedi...ama aslında o benim bahsettiğim berbat şeylerdendi..

yarın tam 10 sene olmuş olucak annem benden ayrılalı...12 yaşındaydım..her hangi bir gündü..salı günüydü..akşam karnıbahar kızartması yemiştik(evet sonra sevmediğim bir yemek olucak)..normalde uzun vakitlere kadar oturan ben,kitap okuyup erken yatmak istedim..babam kanepede uyakalmıştı..annem isteğim üzerine bana kırmızı bir kazak örüyordu...kanepede ki bir ayağını altına alıp diğer dizini havada tutan oturuşunu,benim gelip uykulu bir biçimde yanağına tek bir buse konduruşumu sonra odama gidip fosur fosur uyuyuşumu bir ömür boyu allah bana acı olsun diye beynimde kazılı tutucak biliyorum..ama acı olan,normalde çok yılışık bir çocuktum ben...her günün sonunda ev de buluştuğumuzda,bir kaç saatlik özlemimizi şaşalı bir öpüp koklaşma seranatıyla giderirdik...akşamda yatmadan doya doya öper,sarılır,annemi bıktırırdım...ama o gün yapmadım..gittim ve bir kere yanağından öptüm..tek bir öpücük..tek bir buse..hayatımda ki en büyük "keşke" m..

her sabah bir kalkış düzenimiz vardı..annem kalkar önce benim kapımı açardı..bu benim birinci uyanma faslımdı...annemin içerde kahvaltı hazırlama sesleri arasında iyice uyanıp kalkardım..

çarşamba sabahı ne yaşadı,nasıldı,ne hissediyordu,acı çekti mi bilmiyorum...ama kapımı açmamıştı..belki açıcak hali yoktu..kalkıp yatağını toplamış(gece babam salonda uyuyakaldığından onun üstünü örtmüş,ellememiş)..ama benim kapımı açmamış...babamın çığlığıyla titreyerek uyandığımda,bu titremenin bana ömür boyu her beklenmedik ses karşısında tekrarlıyacağım bir lanet olarak kalıcağını sanırım tanrım o anda karar verdi..

annemin bayıldığını sandık..soğuktu..ama güzeldi..yerde yatıyordu..babam delirmiş gibiydi..ben annemi uyandırmaya çalişiyordum..belki babam anlamıştı ama kabul etmek istemiyordu..ben sakindim...annemin kolunu kaldırıp havada bıraktığımı hatırlıyorum...sürahiden elimi ıslatıp yüzüne serptiğimi..suların gözyaşı damlası gibi burnun yanından kaydığını...sonra yine çocukça kulağımı annemin kalbine dayadığımı...babam ayakta deli gibiydi bu aralar,bağırıyor,anneme sesleniyor ordan oraya koşuyordu...ve yanımda durup sordu babam.."atıyor mu?" dedi...

"atıyor" dedim..

atmıyordu...atmadığını çok iyi anlamıştım..hiç ses yoktu annemin içinde..sanki evde yokmuş gibi bir histi bu..sessizlik..kanın damarlarda dolaşması bile biraz uğultu yapıyor sanırım çünkü ölüm sessizdi...ben babama yalan söylemiştim...ama aynı anda kendime de söyledim..kabul etmedim...kabullenmem bir 7 senemi aldı..

annemi bir daha göremiyeceğimi anladığımda,bana sakinleştirici iğne yapmak zorunda kaldılar...kimseye sakinleştirici iğne yapmayın,hayatta ki en lanet şeydir sanırım...acı çekmek gerekiyosa o anda çekmek lazım..ızdırabı ertelemekten başka birşey değil..ayrıca herkes ağlarken sırıtmak,sonra da bunu hatırlamak..yaralanan at oluyim çekin vurun daha iyi..kim yaptıysa iğneyi beni iri kıyım görüp yetişkin dozajı falan verdi sanırım..aylarca kendime gelemedim

sonra ki yıllar babamdan güzel bir kazık yiyip başka türlü dertler içinde bulucam kendimi...geçmiş aile meselerini benim üstümde halletmeye çalişan iki düşman aile arasında çocukluğumun içine edilcek...heskes annesi,babası yanında değil diye tek marifeti vücut bütünlüğümü korumak zannederken,ben yapayalnız,kimsenin beni anlamadığı,ailemin olmadığı,kimsenin kişiliğimi ve ruhumu siklemediği bir ergenlik dönemi geçiricem...babaanne yanında geçen acı dolu bir süreçten sonra,anneanne nispeten daha iyi olucak benim için ama kuşak çatışmasının ortasında,ablamda da destek alamadan,sinemaya gidebilmek için bile 3 yerden izin almak zornda kalıp yine de gitmemi gereksiz bulan bir korumacılık kalkanında boğulucam...İzmir e geldiğimde hiç ağlamıycam..ilk sene özgürlük sarhoşluğuyla her türlü saçmalığı yapıp bir sene kaybedicem..ama hayatımın benim olduğunu hissettiğim hiç bir zaman dilimi için pişman olmuycam..hatalar yaşamam gerekiyorsa seve seve yaşarım...özgür ruhlu bir çocuk için yaşanması gerçekden ızdırap olan bu seneler artık,geçmişin ta kendisi..

benimde doğru düzgün bir ailem,iyi bir babam,arkadaşım olan bir ablam olsun isterdim...ama olmadı..artık bundan şikayet etmenin de bir anlamı yok.

annem için çok yazı yazdım,çok şiir yazdım..sadece ona seslendiğim,sadece onu anlattığım kelimeler...hiç bir yere yazmaya yakıştıramadığım,tekrar açıpda okuyamadığım..buraya yazmaya cesaret bile edemedim...

yarın benim için zor bir gün olucak..
yokluk,yerine bir şey koyulmazsa yokolmuyor çünkü..1ay,1 sene,10 yıl..farketmiyor..
biliyorum.

8 Aralık 2008 Pazartesi

bayramın ilk günü..

Hava soğuk denizlide..ben gelmişim İzmir den sıcak memleket tabi,yeni aldığım kırmızı montumu da tenimden ayırmak istemiyorum(yakışıyor diyorlarya cıvkını çıkarana kadar giyerim artık...)neyse ki ablam Ankara insanı olduğu için giymiş gelmiş kabanını...ablamın kabanını giydim ve parfümünü soluya soluya çıktım dışarı..amacım açık internet cafe bulmak..

gönderilme tarihi bugün son olan ekonometri ödevinde yapıcağım işleri yapamayıp,cumartesi günü kendini zevke ve dertlere veren ben bunları hakettim mi bilmiyorum..olan olmuştu

ve ben ödevi yapamamadım

..anneanne evinde internetin olmadığını hadi olsa bile pc'im olmadığını bile bile böyle bir gaflete düşmüştüm...yürüyorum sokakta..ilk internet cafe mi gördüm..ve kapısı açık..oley diyemeden bir baktım.."full". evet tırnak içinde full..hatta biraz da fluydu..zira sigara dumanları
boy boy çocuk ve delikanlıları görmemi zorlaştırıyordu..bir tane kız yok..daldığım gibi çıktım o dehlizin içinden,nefes aldım uzun uzun...yürüdüm..bir internet cafe daha..aynı sahne..derin nefes...en son 3. cafede bir tane boş yer buldum ve oturdum...nedir yani..bayramın ilk günü..denizli gibi imanı bol bir memleket..ama serserilerin allahı var..kardeşim bu kadar da olmaz ya..nedir yani işin internet cafe'de...bu kadar çoluk çocuk nereye gidiyoruz dostlar..memleketin en boş gençliği denizli de mi toplanmış..çok sinirlendim çok..hayır ödevi yazdım..gayet mutlu kaydettim ve kapattım..ama

aksilik olucak ya...kaydetmemiş..yok yok yok!!! baştan yazdım bütün yaptıklarımı..hayır köşede bir yerdeyim..yüüzmdeki alerji izleri ve sıfır makyajla çok bir albenimde yok üzerimde...ama ayağa kalkan uzun uzun bakıyor..cafede ki tek dişiyim..şimdi de bunları bu cafeden yazıyorum...klavyeye daha fazla dokunmak,görmek istemiyorum...iyice midem kalktı,sinirim hopladı...

bayram nasıl dersek...kilo aldığımı evde tartılarak tescillendirmiş biri olarak direk az yemekli rejimime başladım..anneannem her zaman ki gibi tatlı ama laf sokucu tavırlarıyla beni geldiğime pişamn edicek gibi duruyor ama en kötüsü ablamın canı 10 senelik sevgilisi yüzünde fena halde yandığı için evin içinde onun artık elle tutulur hale gelen negatif enerjilerine çarpa çarpa dolaşmak olsa gerek..
ama ben yine de huzurluyum,kafam rahat,keyfim yerinde..nasıl oluyor bunlar bilmiyorum ama sanırım sorunlu bir insan değilim ben..yada sorun olcak bir insan değilim..hayatımda bişeyler iyi gidiyor uzunca bir zamandan sonra ve bunu ne çevre baskısıyla,ne de toplum yargısyla bozmak istemiyorum...tek sorunum kontrol edemediğim iç engellerim..onları kaldırıcak kişi benmiyim başkası mı bilmiyorum..huzurlu,mutlu ve eğlenceli bir hayat istiyorum..doya doya yaşayabileceğim,boş geçmeyen ve mutlu...gerisi gerçekten tefarruat..
konu nerden nereye geldi vay be...böle biraz kibar tabiri ile b.ktan bir yazı oldu ama neyse bu internet cafede,bu ruh haliyle,bu bakışlar altında..benden bu kadar.

3 Aralık 2008 Çarşamba

baby face

bir gün aniden -sebebini biliyorum ya da bilmiyorum önemli değil-sol tarafa iltimas geçilmiş bir şekilde yüzümde bir sürü küçük kırmızılıklar çıktı...çoğunluğu kabarık olduğu için ben onlara kabarcıklar dedim..Normalde cildime ve güzellğime karşı biraz takıntım vardı...yıllarca çirkin ördek yavrusu gibi etrafta dolaşmış,ablamın "biz seni camii avlusunda bulduk akıllım!!" sözleriyle keşke anne babamın kim olduğunu içlerine bakıp görebilsem diye genetik bilime dualarımla katkıda bulnmuş bir çocuktum ben ...4,5 kilo doğan bebekliğimle, bir yün yumağı kıvamında yaşadığım çocukluğumun hatırına şu anki fiziğimi ve güzelliğimi sapına kadar hak ettiğimi düşünüyorum,ve geldiğim yeri unutmuyorum tabi ki...böyle olmasından da memnunum aslında çünkü büyüme çağında dışımdan çok içime bakmam bana şimdi birçok artılar sunuyor, bu yüzden tanrım işini bilir dedim hep..


ama bu bir anda sivilce çıkmayan ciltten çıkan sürülerce pörtlekler bana tanrının tokadı gibi geldi hemen..pörtlekler çıktı ve ben cildim ile ilgili takıntılarımı atlattım...evet kötü olmuştu..evet geçicekti...ama anladım ki aslında hep böyle de olabilirdi..cildi böyle olan bir sürü kız vardı..kötüler mi?hayır...normalde benim de hiç dikkatimi çekmiyor..sanki bu da neden yaptığını akıl sır erdiremediğim yaradan olaylarından biriydi...yukarlarda bir yerlerde bana haraket çeken,"ne oldu güzelimm havan mı söndüüü!! piştt sen sırık,bir sivilce yeterdi ama ben elimi bol alıştıriyim dedim,sağ da solda cildine övgü alınca götün arşa kadar geldi,indirelim dedik...haddini bil yola gel!!" sözleriyle bana laf atan sokak magandası bir tanrı bile yaratmıştım zihnimde...


pazar günü sabah evime gelen iyi dost,güzel insan beni tuttuğu gibi doktara götürdü...acile,dokuz eylül üni. hastahanesine gittik...kalabalıktı,yataklarda yaşlı amcalar,yanlarında teyzeler..ama herkes yaşlı...aralarında bir yerlerde bilmem neden boş(!) bir yatağı gösterdi doktor..otur dedi..gittim oturdum..kendimi kötü hissettim..orda en az acı çeken bendim..alt tarafı kaşıntı..herkesin bana yazık kızın nesi var acaba bakışları arasında "yok bişeyim,ben yüzünü sivilceler basan güzellik takıntılı şımarık bir kızıııııııım!!"diye haykırmak istedim..zaten doktor da bakmadı pek..alerji hapı yazdı "..ama yok hap,ben merhem.."diyemeden çekti gitti..


yavaş yavaş geçiyorlar,abarttığım kadar yoklar...ama bir sivilceyle bile dipsiz kuyulara dalan beni ancak böyle bir şokla "ağlama değmez hayaaaat!!haydi eller..!!" kıvamına sokabilecğini bilen yaradanın zekasına hayranlığımı belirtip,anlaşıldığı üzere -turn back to the beybi face- arzulu yalakalığımla sokak magandası ruhlu tanrıya eyvallah diyorum.