25 Kasım 2008 Salı

hikaye

Saate baktı...Kırmız-bej duvarın üstünde asılıydı,iki yandaki dükkanın reklamı vardı üstünde “Şeker Ocakbaşı”.Ocakbaşına göre fazlaca iddalı bir isim diye düşündü..Etrafına bakındı.9 senedir bu dükkanda çalişiyordu,birkaç ay sonra 10. yılı olucaktı.İlk günü düşündü hafif tebessümle,o anki acemi heyecanını..Artık 18 yaşında değildi,ne o kadar zayıftı,ne de o kadar ışıl ışıl bakıyordu gözleri.Artan her yaş ile birlikte bir umut söndürdü içinde,gözlerinin gerisindeki mumlar her yıl sönüyordu,güzel siyah gözlerinin ışıltısı derin bir karanlığa gömülüyordu.Yine de vücudunda tek beğendi şeylerdi gözleri,bir gün birinin de bunu farketmesini bekliyordu.
Tatlıcıya dolu demek için fazla boş, boş demek içinde fazlaca dolu olduğunu farketti.Her zaman yaptığı gibi insanlara bakamaya ve hayal kurmaya başladı...ilk olarak çapraz masadaki çiftlerden başladı...genelde hep çiftlerden başlardı..nedenini tam bilmiyordu...ama garipdi çiftler..garip şeylerdi..o hiç çift olmamişti..bilmiyordu..ama onlara uzakdan bakıpda geçmişlerini,birbirlerinden bihaber geçmişlerini düşünüyor, sonrada birbirlerinin hayatına gökden elma gibi düşmelerinin mucizesine şaşırıyordu...bu çiftin onun düşündüğü şeyleri hiç düşünmediğine emindi...kız tırnakları kırmızı boyalı elini dudağının kenarına koydu,başını hafifçe eğerek dudaklarını aralık bıraktı...çocuğu dinliyodu....gözlerinin içine bakmaya çalişiyordu..her halinden onu etkilemek istediği belli idi ...erkekler ne kadarda saftı...bu kızın yapmacık tavırlarını anlamamakla beraber bide hoşlarına gidiiyodu..böle kızlrdan hoşlanıyolardı..kızın çocuğun sölediği şeylerle ilgilenmediği çok belliydi..o sadece kendi egosunu tatmin etmek isteyen bir sürtüktü işşte!!.........gözlerini kapattı...sinirlendiğini farketmişti...sakinleşmek için kendine vakit ayırırken,iç sesini sorgulamaya başladı....hoşuna gitmeyecek sonuçlar çıkarsada bir tür kendini eğitme,o salak kızlar gibi olmama yoluydu bu onun için.....gözlerini açtı, kapadı....sürtük ya da salak demeye hakkı olmadığını düşündü...derinlerde bir yerde o kıza kızmasının yada onun bu kadar sinirini bozmasının altında kıskançlık olup olmadığını düşündü...itiraf etmesi çocukken annesine söylediği yalanları itiraf etmekden daha zordu...zaten artık çocukda değildi...annesinin güzel kızı olduğu zamanlar çok geride kalmıştı....belki dedi içinden...evet belki bi nedeni kıskançlık...ama bu onun öle olmadığını göstermez ki....tırnaklarına baktı....”kırmız oje öle mi” dedi....asla o kadar cesaretli olamazdı.....kafasını çevirdi...çocukla ilgili yorum yapmayacaktı ...çünkü o onun gözünde yorum yapmaya değmicek bi mahlukdu....böle kızların içine düşen erkeklerden nefret ediyodu...onların içine düşen ve kendisini hor gören.....diğer çapraz masaya bakmaya başladı...orda bir aile vardı...baba, anne ve çocukdan oluşan bir aile....net görememeye başladı...görüntü buğulandı bi anda....sonra birden netleşti...gözleri yaşaran herkes gibi o da bir damla gözyaşından sonra gözün ,yeni silinen cam gibi olduğunu biliyordu....neyse artık daha net görüyordu en azından....önce babaya baktı....esmer,göbekli ve heybetli... orta düzeyin altında insanlların bulunduğu bu sokakta bir baba heykeli yapılsa herhalde aşşağı yukarı bu adama benzer diye düşündü....yüzüne dikkat kesildi...sertti...sert bir adam olduğu her halinden belliydi...kaşları her daim çatık bir şekilde muhallebisini yiyordu...kaşık sağ elinin avucuna öle bir yerleşmişti ki, sadece ağzına götürdüğü muhallebin etrafında hafif bir parlaklıkla seçilebiliyordu.... o ellerin nasıl tokat atabileceğini,vurduğu yeri nasıl sızım sızım sızlatabileceğini düşündü....ve kadına baktı...kadının güzel olduğunu düşündü...yada bir zamanlar güzel olduğunu...farkedilebilecek bir güzelliği olduğunu...ama yinede silikdi...hatta o bile dikkatli bakmasaydı kadının güzelliğinden hiç haberi olmuyacaktı...hatta varlığından bile...küçük eliyle tatlı kaşığının en ucundan tutmuştu,sanki her an yemeyi bırakmaya hazırmış gibi,korkarak...ve oturduğu yere hiç ağırlık vermeden neredeyse ayaktaymış gibi oturuyordu,sanki her an kalkabilirmiş gibi....kadının gözlerine baktığında ise kadının kapıya kilitlenmiş olduğunu gördü acıyla....her an çıkıp gidicekmiş gibi dedi içinden... belkide çocuğunu kapının önüne oturmasının bir tesadüf olmadığını düşündü...o suratı kırışmış,gözleri çökmüş güzel kadının herşeyde olduğu gibi hayatada hafifçe,sanki her an nefes almakdan vazgeçebilirmiş gibi tutunmasının tek nedeninin,kapıya bakarken hep görüntü kapsamının içinde kalan çocuğu olduğuna emindi....
İnsanları farkedebiliyorum dedi....insanları anlayabiliyorum..onların mutlu,ya da üzgün olduklarını,bin türlü dertlerinin olduklarını...bunun kendine ait bi yetenek olmadığınında farkındaydı..sadece insanlar şu kısa buldukları hayatta,hayatın sadece kendi düşüncelerinden yada kendi sorunlarından ibaret olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyordu..onun için bu aynı evde bir ömür birlikde yaşayıpda birbirleri ile hiç ilgilenmemiş,konuşmamış hatta birbirlerinin farkına bile varmamiş olmak gibi birşeydi...şu dünyayı koca bi ev sayarsak tabi...şu anda şu tatlıcıda bulunan ve herkesin farkında olan bir tek o vardı...bunun kendisini herkesden çok daha üstün hissettirdiğini biliyordu...ama bu yüzden kendisine kızamazdı...her ne kadar kendini eleştirsede o da insandı ve Tanrı dan başka zayıf olmayan bir şey yoktu...diğer masaya yoğunlaşmak isterken çift ayağa kalktı...tatlılarını bitirmişlerdi...çocuk bir elini cüzdanına atarken diğerinide kzın beline dolamaya çalişiyordu...bir kaç adım atttılar...
- yedi altıyüz
- ......
- afiyet olsun...buyrun fişiniz
- ......
- İyi günler
- ......
Kız ona acıyan bir bakış fırlatıp,birazda kendisinin bu konumda olmasından memnun bir ifade ile dar kotlu hafif büyükçe kalçasını belli bir çaba sarfedip kıvırtarak,çocuk ayakları iki yana açık bir şekilde “erkeğin malı meydanda” dercesine meydan okuyarak,yürüyüp çıktılar..


Çocukdan aldığı bozuk paraları kasaya yerleştirirken aklı hala verdiği selamı bile almaya tenezzül. etmemelerindeydi...oysa o, onlar hakkında hiç yaşamadıkları güzel hayaller kurmuştu....birbirlerinden habersiz çocukluklarını...farklı yaşamlarında bir çok şeylerinin ortak olmasını...aynı düşüncelere dalıp,aynı hayallere sahip olduklarını...ve bir gün bir şekilde, hiç tahmin edilmeyen bir tarafından hayatlarının içine gökden elma gibi düştüklerini......o hayallere yakışmıyorlardı...kırmızı-bej duvara asılı saate bakarken gözlerini kapadı...sinirlenmemeliydi...sürtük işte!

Bir adamın bağırışı ile gözleri faltaşı gibi açıldı...Sert adam tuvaletten çıkmıştı..ıslak ellerini yumruk yapmış...çatık kaşlarını yay gibi germiş..sinirden dudaklarını büzüştürmüş oracıkta duruyordu....haraketsiz,heybetli,kaskatı...heykel gibi....kadın yoktu...çocukda...dükkan kapısı kapalıydı...asla dönmeyeceğim der gibi diye düşündü...ve gülümsedi.

Hiç yorum yok: